uzaktan

Uzaklaşmak, doğru karardır.öyleymiş.Bazen, yeterince uzaklaşamamış olduğunu görüyorsun ama. Ne kadar uzağa gidersen git, hep binmemen gereken bir trene, otobüse cok yakın oluyorsun. Göndermemek için daha geç arayışına rağmen bişeyleri.geç kalmış olmak, seni hata yapmış olmaktan korusun diye ugraşmana rağmen, uzak ve geç olmak yetmiyor.
Başka renklere boyalı olman, başka aitliklerinin olması, içindeki hızlı seyri durdurmuyor.Durman gerektiğine inanmıyorsun.Yalanların binibir para yine. Sonuç aynı, ama, reddetmiş oluyorsun bir an da olsa olaganca uzaklara kaçmıs oluşunu. 'Adı kaçmak deıldı, gerek yoktu zaten kacılacak bısey ,yoktu ' deyıslerın sana dunden, gulerek bakıyor. Sonuc aynı oluyor.Ama hıc hos olmuyor, tekrar 'zaten kacılacak bısey yoktu, zaten gec kalmamıstım cunku yollamayacaktım hıc bır koku bıle' demek. O bir kac saatlık sızı canını yakıyor. Bir çok aldatma saklıyor işte burası. Daha once yasamadıgın aldatmanın nasıl bısey oldugunu ogrenıyorsun aslında hıc bısey degısmedıgı halde.
ihtimaller geliyor yine, sen üzüldügünde...birinin -senin cok iyi bildiğin- beceriksizlikleri sebebiyle senın gec kalısın bır uzuntu oluyor sadece. O ihtimali dusunebilmiş oldktan sonra..sen nasıl koruyabilirdin bu kadar kalanlarını..
insanın aklı koruyor kalbini bazen.Bazen kendısını de koruyabiliyor. Tek bir kelimeye takılıyor mesela 'bugün' kelimesi.. alt ust mu edıyor dersın, sana hak verıyor mu..
Uzaklaştıkca...daha berrak oldugunu sanıyorsun.Yanılıyorsun.Unuttukça daha berrak olacak sanıyorsun, aptalca bir umut oldugunu biliyorsun. Sadece acıya acıya istemiyor olduğunu öğrenmeye devam ederek berraklaşmaya devam edecek.
Uzaklaşmak, kendinin bir yanından olduğu için makul geliyor.O yuzden kaçmak deil diyebiliyorsun. çöpçülerin ellerine sarılıp, bir kaç soğuk bira ve sevilmeyecek birkaç sarkıda baska renk özgürlüklerde kendini buluyorsun.Yine de bir yanını terketmiş oluyorsun.
Başka yanların daha çok beklemekte de olsa seni.
Büyümesi gibi bir prensesin, onun doğumgününde ayrılık büyüyor, sen yaşlanıyorsun.
Büyüdükçe,çocukluğunda -o zamanda- kalan her mutluluk sana artık başka geliyor.
Bir prensesin teyzesi, ya da annesidir çocukken onlar sadece. Büyüdükçe kraliyet sarayında politik ilişkilerin ifadesi olur.Başka kentlerin,kraliçeleridir. Sundukları sadece mutlu günler değildir artık,güç birlikleri, savaşlar, vergiler, kulisler, hesaplaşmalardır... aralarında kaybolur gider çocukluğu prenses olmanın. Ne kadar da olsa, bir bağ vardır. Savaş da olsa, kanını akıtamazsın onların, onlar da senin.. yani öyle sanırsın. Sarayınız bölünmedikçe..su akıp yatağını bulmadıkça..topraklar bölünmedikçe..mümkün olduğunca can yakılmaz.En azından tesellisi verilir,ağlattığın göze sen de ağlarsın.Ağlatmaya devam edecek de olsan..
Uzaklaşmak o yüzden doğrudur.Ne kadar gitsen, bir yaşam mesafesidir. Yetişilir.
Hayaller artık asla aynı olmayacaktır.Asla...Olabilemeyecektir, pek çok başka sebepten.
yine de, mazi , sahip çıkılacak kadar asildir.O şehirden ilk gidildiği güne kadar. Uzaklaşırken başlar insan büyümeye,kraliyet sarayından azledilerek çıkınca artık, girmenin imkansız olduğu bilinmektedir tüm monarşik kanunlarca.

Yorumlar