acının ölçüsü,değişen senaryolar

Hayat!!...
Sana karşı çok sinirliyim...
iyisin, hoşsun... babutsasın.. yalan değil. Kapalıydı telefonum haftasonu boyunca...Yalan değil,sesli kahkahalar da attım, atmadım değil... Peki ya oldu mu şimdi bu atalet??? Oldu mu bu hımbıllık senden gelen,hoş mu?
Neler beklediğimizi saymıyorum bile, nelere razı olduğumuzu da...
Neleri unutmamız gerektiğini de..
Hayat! sana karşı çok sinirliyim. Bir cümlede bitiverecek kederlerimiz var.Saatlerce anlatılmaz ama yıllarca yaşanır acılarımız var. Hepimiz azımsamaktayız diğerlerinin acısını..
Oysa acının büyüklüğü, ondan ne kadar etkilendiğinle ölçülür. O yüzden çocukların oyunlarını bozmak, büyüklerin düzenlerini bozmaktan daha az kötü değildir. Sen, mutlu çocuklukların gölgesinde ışıklı şarkılar hatırlamak istersin çünkü. Çünkü hatırlamaya değen, yalnızca güzel günlerdir. Yaşanan sadece onlar olduğu için değil...Hayat! sana karşı çok sinirliyim... Bugün gülüp geçtiğim sıralanışların, yıllar süren ritueller olduğu için, yılların çokça kısmını böyle sardığın için.. Elimden aldığın hatırlanabilir hatıralar için...Şimdi kırılgan olmayışımızın bedelini yıllar önce ödemiş olduğumuz için azımsanan bedeller hakkında konuşmamanın ebedi bir anlaşmayış olacağı için kızgınım sana. 
Ve kızgınım; böyle derin uçlar arasında bıraktığın için! ..Ve eli kolu bağlı, anlamsızca düşündürdüğün için..
Susmak... kaç bin kere!... oysa ne basit bir hikayedir hayat... Ne basittir!acıların, acılarım, acıları...acılarımız..
anlamamız gerekmezdi.Saygı duymak yeterliydi. Salt korkmasaydık yok sayılmaya, azımsamazdık diğerlerini...O zaman böyle komik hallere de düşmezdi insanlık..bu suskunluk, bu işbirliğimiz,bu mecburiyetimizi kabul edişimiz bizi böyle yalancı kılmazdi.
Hayat! sana karşı çok sinirliyim! Geri aldığın için verdiklerini. İzin vermek olduğu için terkedilişe, yok oluşa, silinişe.Unutturduğun için. Umutlarımızı geri aldığın için daha tutunmadan onlara. Daha inanmak üzereyken onları hayalden beter ettiğin için..Neyin çok neyin az, neyin iyi neyin kötü olduğunu her seferinde yalanladığın için.. Yetmemek vururken bir yandan , bir yandan vuruyor fazla olmak. Öyle bir özlüyorum ki yolları,yazları,gitmelerimi... Öyle bir özletiyorsun ki gidemeyecek olmayı, gidememenin gerçek olma ihtimalinde bile..Bir yandan herşey ellerimizde gibi oynatırlen bizi, bir yandan da yarın kime ne olacak, ne sonuçlanacak bilmiyoruz. Bilmiyoruz nerden kim çıkagelecek sesimize yankı diye...
Asırlık susuzluğunu gidermek istediğin suyun  sahibi, en az bilendir sesini,nefesini. Neyi neye dediğini en az anlayandır... Bu yabancılık mıdır seni burda tutan..sahipsiz kalacaklığına mı vurulursun? hep yabancı olacaktır yazdıkların, yaşadıkların, sen çoklamadıkla azlanacaklığından, sen susacaklığından mıdır susayacaklığın ona.. En sahipli anlarında bile hep ne dediğinin en,demeyesice olduğun yer olduğundan mıdır? Su içerken konuşulmaz çünkü...ona kanmaya,suya ve ona kanmaya çalısırken bir yandan hep ruhun akar gider yok oluşuna.. 
Hayat! sana karşı çok sinirliyim! dilimin, elimin ucunda olan salt kelimeler çünkü. Çünkü ben senin oyununu oynuyorum.Senaryosunu senın yazdıgın, benımse ancak biraz yorum kattıgım bır eserı sahneye koyuyorum. Ve her ınsan gıbı, ben de kaptırıp kendı hayatım olduguna ınanıyorm kımı zaman...Cunku cesaretımız yok bılmeden yasacak kadar.. Daha ne alacaksın, daha ne sectıreceksın kendı ellerımızle...
Çok sinirliyim sana karşı hayat! Anlamsız olduğun için...Ve biz sana bir anlam yakıştırmaya mecbur hissettiğimiz için.Bizi yalana mecbur kılıyorsun böylelikle...İnanacak bir dava seçmeliyiz, ve inanmalıyız da, öyle gibi görünmek de yetmiyor-muş!İnandırmaya, sonuna doğru ilerleyerek yükselerek arttırarak devam etmemiz gerekiyor üstelik. Ve dahi bunun anlamlılığına inandırmak diğer insanları...Ve tüm bu saçmalıkların yetmiyormuş gibi, inandığımız yerde, umutlarımızı kurduğumuz yerde utanmadan yakıp yıkıyorsun tüm paradigmayı başından sonuna..Herşeyi yalanlarcasına, öyle bir mucize sokuyorsun ki gözümüze... Aşk da mümkün diyor insan, aşksızlık da...velev ki getirecek bir dil, konuşacak bir kelam olsun...Zira senaryo her an değişebilir değil miydi ki!

''Tuz, şeker ve karabiber... 
Hepsinin yeri ayrı.. 
ama zeytinyağlı pırasada hepsi olur birarada.. 
Lakin o da ancak, doğumgünü..''

Yorumlar