MART katı

Ay beyaz, deniz mavi eğlenin kızlar, yarinden ayrılanın yüreği sızlar.
Mart'ta ruhum. Ruhumla kalbimin arasını benden iyi bilen kış gidiyor eriyen karlarla. Bahar geliyor uzun yolun sonunda.
Kış için artık az zamanlar kaldı, eksik ayazlar, az soğuklar. Bir yanım ağrılı sancılı ama tutuk üşümüşlükten. Donan parmaklarım özledi ısınmayı. En başından beri alışmayı, adamakıllı sevmeyi beceremediğimiz kış, bu kez layığıyla upuzun ve bembeyazdı. İlk ayaz indiğinde başlasaydık gülümsemeye belki kış içinde baharlar olurdu bu kararsız mevsimlerde.
Sol yanım, baharda gelişinde, geleceğinde... İnsan ruhu hep özler uzaktakini, yakındaki zamanı yaşamayı beceremediği için belki. Yüzümde ekşi bir ifade var sabaha karşı. Geceyi ardımda bırakmak istemiyorum.O varken de gelmiyor güneşli aydınlık umutlar. Uzaktan gelen her neyse, hep hayatımızdaki tüm eksiklikleri karşılayacak olan oymuş gibi bir hasretle beklenir. Ve her zaman bir uzaklık yaratmayı becerir insan. Güne geceyi, kışa baharı gömer.
Arafın da katları varmış. Bu hangi seviyesi arada kalmaların... İhtiras dolu bir anda oluşuveren eksiltiler, yorgunluk içinde ansızın yeşeren heyecanlar,yaz gecelerinde deniz kenarında üşümek titrercesine sağ elinle verip sol elinle istemek...Bitmiyor örnekler, bitmiyor zenginlik dediğimiz aralıklar. Ruh hep aralıkta.
Sahibini kaybetmiş bir köpek gibi kalbim. Yeni maceralar mı arar, yeni sahipler mi, sahibini mi arar kendisini tekrar bağlasın diye,onun yanından kaçıp gitmek için mi arar yoksa sahibinin sesini...
Hangi mutluluksa başkalarının acıları üzerine kurulan, Babil kuleleri gibi lanetli olur her seferinde. Bu mutsuzluğu görmeden yükselttiğimizde nedense gayet de yükseliyor ama taşlar üst üste dizildikçe.
Yalanlar akıyor eriyen karlar içinde. Git diyoruz kışa, üşümek istemiyoruz, ama seviyorduk işte, öğrenmiştik sevmeyi, öğreniyorduk belki. Şimdi gelen baharın gölgesinde özlerken ardımızda kalan ayaz mevsimini, ne açan çiçekleri sevecek dermanımız var, ne de coşkumuz koyu yeşil kırlarda koşturacak. Bu ne yalancı bir mutsuzluktur. Ne anlamsız bir yoksunluk...
Bir elin bahar bir elin kış... Ama sen öyle bir mevsimsin ki Mart, ne kederi yaşatıyorsun kabullenişle, ne mutluluğa izin  veriyorsun huzur ve tertemiz bir vicdanla. Ardında kalan geç öğrendiğin ayaz sevgisi, çıkardığın botların, eldivenler, yıl boyu bu zamanı beklemiş atkılar...Şimdi kalkacaklar biliyorsun... Kal demeye inancın yok baharı özleyeceksin çünkü. Git demeye kalbin elvermiyor geç öğrendiğin kış aşkına. Biliyorsun , bahar da gelmedi daha ve sen öyel bir acıyla susmaya devam edeceksin ki, Mart içinde baharın olmadığı her gün seni sevindirecek.Tam tekrar gelse kış en ortasında Şubat'ın, biliyorsun ki baharı özleyeceksin kışın ortasında.
En çok ikisini bir arada yaşamayı isteyeceksin. Öyle olunca da arafta kalıp mevsimsiz beyaz odalarda donuk gözlerle durup, gelen tüm mutlulukları reddedeceksin. Hepsi gidince elinde kalanı da artık istemeyerek bahardan hatta yazdan da kaçınacaksın. Her mevsimi bir arada ancak reddedişle yaşayabilir insan. Avuçlarında eriyen son kartopunun suyu akarken gözlerinden...

Yorumlar