Yeşil Kabanlı Bay Kamil- unutulan

Kafasını dün bardak dolabının köşesine vurduğundan ufak bir sızısı vardı. Bu sızıyı zaman zaman ovuşturup, yolda onunla oyalanıyordu. Boğaziçi köprüsünden her geçisinde kendini harita üzerinde hayal ettiğinden, araca o duraklardan binenleri hiç göremezdi. Yine o kendisini bir harita üzerinde kuzey-kuzeybatı yönüne doğru konumlandırmaya çalışırken, karşısına bir çift dikilmişti. Zira oturmak eylemi, kalabalık İett araçlarında sağlıklı ve vicdanlı insanlara pek kısmet olan birşey değildi. Ailesinin, senden kötü durumda görünenlere yer ver diye yetiştirdiği Yeşil Kabanlı Bay Kamil,artık bu ideolojinin çöktüğü ve yeni fırsatçı liberal kültürün gündelik yaşamı etkilediği gibi derin analizlerden uzak durmakla birlikte, yer verirken pek de fazla düşünmeyen biriydi. Zaten düşünceleri arasında bağlantı kurmak yeterince zordu onun için.
Karşısında dikilen genç çifte baktı.Adam güleryüzlü görünmeye çalıştıkça yavşaklığı, koruyucu davranmaya çalıştıkça da öküzlüğü fışkırıyordu içinden. Yeşil Kabanlı Bay Kamil bunu nasıl sentezlediğini de düşünmedi elbette. Ama genç kadına sarılışında bile bir baskı, gözlerini ondan alamayışında bile bir bunalım vardı. Yeşil Kabanlı Bay Kamil, adamın yerinde olmadığına sevindi. Bu tip durumlar zor .. dedi içinden. Oysa genç kadın sadece başını adamın omzuna koymuş ve nereye gidilecek, ne denecekse çoktan razı olmuştu...


Ardında sadece ayağındaki burkulma, insanların aç karnına sigara içtiklerini anlamasını sağlayan pis nefes kokularının ruhunda bıraktığı eziklik..Akıp giden zamandan başka hiçbirşeyi yoktu Yeşil Kabanlı Bay Kamil'in, yazık ki o bunu bilmiyordu. Lakin bilseydi de, hayatında hiç birşey değişmeyecekti. Yazar da bunu bilmiyordu.Herkez birşeyleri bilmezken, aslında hiçbirşeyi bilmeyen adamlarsa bilir gibi konuşup, biraz bilen adamların işlerini kuşku içine atıyordular. Kuşku hiç hoş değildi Jaguar Pençesi.. Dün izlediği filmdeki karakterin Ronaldinho'ya ne kadar benzediğini düşünerek metrobüsten indi. Sonra tam eşikte simitçinin durması, çantası kocagtünden büyük bir kadın, sanki pehlivanmış gibi yürüyerek daha fazla yer kaplamaya çalışan bir yarma taklidi, kayan merdivenler, pis kokan demir parmaklıklar, çiçekçi, bi an gülümseme, ve hergünkü gibi boşvererek geçiştirme, simitçi,sadece sigara alınan bakkal, cadde..ezilme korkusu.........Yine tüm düşünceler metrobüste kaldı.Lakin yine müthiş girişimcilik fikirleri vardı. Eğitim sektöründe miydi neydi.. Avizecilerin işlem hacmi, ampul firması olsa avize fuarına sponsor olması, web sitesine koyacağı bir asistan hakkında birkaç değişik fikir,çöp tıoplayıcıların belediyeye alınması, sorna alınmamasının daha iyi olduğu, onların bu işini çöpleri dökmeden yapması gereken beceriksiz yeni belediye işçilerini düşündü. Yollar eskisinden daha beter olurdu.. Evde ayırmayı zorunlu tutsunlar dedi. Konteyner sayısı az zaten. Belediye kapıcılık hizmet verse, yirmi apartmandan bir beledeiye yetkilisi sorumlu olsa, zaten kadro yaratmaya çalışıolar... Sonra Cafer... tiplemesine gitti Erdal Özyağcılar'ın...Boşverdi. Sigarasını da yere attı. Arkasından çöpçü süpürecekti zaten... Aslında çocukluğunu, insanlığını ve tüm masumiyetini bırakmıştı metrobüste..
Yorumlar