Yeşil Kabanlı Bay Kamil- unutulan

Yollarda ne kadar çok şeyi unuttuğunu bir daha farketti Yeşil Kabanlı Bay Kamil, 3 gündür, evden işe her çıktığında söylemeyei düşündüğü  şeyi unutuyordu yollarda. Bazen sigara pakedini odasında bırakıp çıkması, bazen anahtarı kapıda unutması gibiydi yollarda kalan aklı.
Kafasını dün bardak dolabının köşesine vurduğundan ufak bir sızısı vardı. Bu sızıyı zaman zaman ovuşturup, yolda onunla oyalanıyordu. Boğaziçi köprüsünden her geçisinde kendini harita üzerinde hayal ettiğinden, araca o duraklardan binenleri hiç göremezdi. Yine o kendisini bir harita üzerinde kuzey-kuzeybatı yönüne doğru konumlandırmaya çalışırken, karşısına bir çift dikilmişti. Zira oturmak eylemi, kalabalık İett araçlarında sağlıklı ve vicdanlı insanlara pek kısmet olan birşey değildi. Ailesinin, senden kötü durumda görünenlere yer ver diye yetiştirdiği Yeşil Kabanlı Bay Kamil,artık bu ideolojinin çöktüğü ve yeni fırsatçı liberal kültürün gündelik yaşamı etkilediği gibi derin analizlerden uzak durmakla birlikte, yer verirken pek de fazla düşünmeyen biriydi. Zaten düşünceleri arasında bağlantı kurmak yeterince zordu onun için.
Karşısında dikilen genç çifte baktı.Adam güleryüzlü görünmeye çalıştıkça yavşaklığı, koruyucu davranmaya çalıştıkça da öküzlüğü fışkırıyordu içinden. Yeşil Kabanlı Bay Kamil bunu nasıl sentezlediğini de düşünmedi elbette. Ama genç kadına sarılışında bile bir baskı, gözlerini ondan alamayışında bile bir bunalım vardı. Yeşil Kabanlı Bay Kamil, adamın yerinde olmadığına sevindi. Bu tip durumlar zor .. dedi içinden. Oysa genç kadın sadece başını adamın omzuna koymuş ve nereye gidilecek, ne denecekse çoktan razı olmuştu...


Yeşil Kabanlı Bay Kamil, bu çiftle göz göze gelme ihtimalinden daraldığı için dışarıya baktı. Bir kadın gördü sert ve hızla yürürken, sonra da kadın, ardına dönüp baktı öfkeli görünüyordu. Bir iki metrobüs tıstıs'ı sonrasında kadına dğru dönen, ağzını ayıra ayıra,ve elleri ayakları ayrı oynayan, kırıtarak gevşek gevşek hareket eden ehe ehe.. salyaları döken bir takım genç delikanlı gördü. Elbette ki Yeşil Kabanlı Bay Kamil de aradaki bağlantıyı kurmadı. Adamların netip bir "eğlence" anlayışısıyla kadına ne yaptıklarını düşünmedi.Kimsenin düşünmeyeceği ve görmeyeceği gibi... Zira aksi taktirde dışarı çıkıp adamları bi temiz dövmek sonra da saatlerce nasihat vermek gerekirdi. Oysa şiddet, toplumun onayladığı birsey değildi, sistemin işine yaramadıkça. Bay Kamil, gülüşen gençlerin ellerindeki sallama'ya baktı. Rahmetli amcasının da bir sallaması vardı evde bir yerde, hatırası kalsın diye ona vermişlerdi. Sonra amcasının ailesiyle bir daha görüşmemişti zaten. Ama hatıra-hatırlattı işte..

Milliyet gazetesi okuyan bir kız vardı karşısında şimdi. Kız, günün suratsızı seçilebilecek kadar uyuntuydu. At gibi uzun bir suratı, yüzünün çiğ bir beyazlığı,büzüşük ve ne dese kıvıracak, ağlayarak süsleyecek ve mıymıylayacakmış gibi duran itici bir ağzı vardı. Sanki dudaklarındaki yapı, ağzından çıkabilecek herşeyin uyuntuluğuyla daha da sevimsiz hale geliyordu. Montu şık ancak badana lekeliydi.Saçları güzel, sağlıklı ancak Kezban gibi Rapunzel gibi beline kadar salınmış, öylesine akan, yağmur sonrası şehir ırmakları gibi sevimsiz duruyordu. Taktığı şal bile olabilecek en dandik şekilde bağlanmıştı.Ama ilk baktığınızda fena değil bile derdiniz..Yeşil Kabanlı Bay Kamil, kızı bir süzdü.. Sonra gazetesini okumaya başladı. Türkiye'de okur yazar sayısının azlığına rağman otobüste omuzbaşından okunan gazeteler, tirajları ona katlardı. Geçenlerde Arı Maya.. gibi bir kitap okumuştu Yeşil Kabanlı Bay Kamil, galiba G.Amerika 'da geçen politik bir hikayeydi. Arı ya da çocuk ya da gazeteciydi kahraman.. Kitabın son 26 sayfasına yetişince bu kadar anlaşılıyordu. Arının ablası ölmüş müydü, okyanustan mı çıkıyordu... Gazeteci spiderman kostümlü çocuk ya da deli ya da arı olan kişiyi polisler yakalamasınd diye habire rüşvet veriyordu. Gazeteci neden zengindi onu anlayamaıştı,o kitabın sonunu merak etmişti, ama aklı yine metrobüste kalacak, burada düşündükleri buradan taşmayacaktı. Ne Milliyet okuyan kadının elindeki gazeteden gördükleri, ne de hamile gelinini itekleyerek metrobüse bindiren kaynananın gururlu hezeyanı...


Ardında sadece ayağındaki burkulma, insanların aç karnına sigara içtiklerini anlamasını sağlayan pis nefes kokularının ruhunda bıraktığı eziklik..Akıp giden zamandan başka hiçbirşeyi yoktu Yeşil Kabanlı Bay Kamil'in, yazık ki o bunu bilmiyordu. Lakin bilseydi de, hayatında hiç birşey değişmeyecekti. Yazar da bunu bilmiyordu.Herkez birşeyleri bilmezken, aslında hiçbirşeyi bilmeyen adamlarsa bilir gibi konuşup, biraz bilen adamların işlerini kuşku içine atıyordular. Kuşku hiç hoş değildi Jaguar Pençesi.. Dün izlediği filmdeki karakterin Ronaldinho'ya ne kadar benzediğini düşünerek metrobüsten indi. Sonra tam eşikte simitçinin durması, çantası kocagtünden büyük bir kadın, sanki pehlivanmış gibi yürüyerek daha fazla yer kaplamaya çalışan bir yarma taklidi, kayan merdivenler, pis kokan demir parmaklıklar, çiçekçi, bi an gülümseme, ve hergünkü gibi boşvererek geçiştirme, simitçi,sadece sigara alınan bakkal, cadde..ezilme korkusu.........Yine tüm düşünceler metrobüste kaldı.Lakin yine müthiş girişimcilik fikirleri vardı. Eğitim sektöründe miydi neydi.. Avizecilerin işlem hacmi, ampul firması olsa avize fuarına sponsor olması, web sitesine koyacağı bir asistan hakkında birkaç değişik fikir,çöp tıoplayıcıların belediyeye alınması, sorna alınmamasının daha iyi olduğu, onların bu işini çöpleri dökmeden yapması gereken beceriksiz yeni belediye işçilerini düşündü. Yollar eskisinden daha beter olurdu.. Evde ayırmayı zorunlu tutsunlar dedi. Konteyner sayısı az zaten. Belediye kapıcılık hizmet verse, yirmi apartmandan bir beledeiye yetkilisi sorumlu olsa, zaten kadro yaratmaya çalışıolar... Sonra Cafer... tiplemesine gitti Erdal Özyağcılar'ın...Boşverdi. Sigarasını da yere attı. Arkasından çöpçü süpürecekti zaten... Aslında çocukluğunu, insanlığını ve tüm masumiyetini bırakmıştı metrobüste..

Yorumlar