yönet-me-men

Yavrucum, şımarık olmak yetmiyor işte,
Kendini dışardan görebilmekten acizleşiyorsun. Aynı takımın oyuncularıyla çift kale maç yapar gibi, aslında seyircileri çoktan dağılmış bir oyunu sürdürüyorsun. İzlemesi o kadar sıkıcı ki aslında, neden kimsenin katılmadığını anlamak hiç zor değil. Sen göremiyorsun. Sadece sana bakanları görmektesin çünkü. Hala bakıyorlar mı, az bakan varsa daha çok bakması için nasıl bir strateji kurmalıyım diye. Oyun başarılı kurulmuş. Savunması hücumu, pas düzeni, desteği yerleşik. Zaaflar belli, destekler, temalar, efektler belli.
Bir tek sen görmüyorsun yüz yıldır aynı oyunun ne kadar sıkıcı olduğunu.
Tüm oyuncular aslında başka hayatları yaşamaktalar. Senin hayatın, bu oyunun dışında bir hayat yaratmaya çalışma oyunu zaten. Oyununu yani var oluşunu reddetmek, sanki başka bir mecrada daha varmışsın gibi yapmak senin yaşamın. Esas oyun bu.Üstelik bu çok daha sıkıcı.
Seni şımartmak zor değil, birkaç elden birkaç kelimeden ibaret ilüzyonlar. Ne kadar inanırsan o kadar gerçektir sevgiler. Senin aşk dediğin, tutku yazdığın, ölümcül yaşamcıl saydığın geceler-günler ne kadar gerçektiyse ancak o kadar gerçeksin sen de.

Kaydını tutarken her şuur kaybının, sorgulanıyor gerçekliği. Senin için soruyorum gerçek miydi izlediklerimiz.
Film düzeyinde,sahnelenmişliği kesin. Kayıtlarımız var.Siyah-beyaz, sepya ve tüm gözlerin aynı renk olduğu. Hayal meyal hatırlanan kayıtların içinde bazı sahneler,replikler var belki onlarca senaryoda daha geçmiş olan. Oysa ben, katılımcı gözlemci bir belgesel çekimidir diyordum bu yaşam formu için. Sen kurgusal kısa metrajlı filmler çekiyorsun , oyuncuları değiştirip sahneleri aynı tutarak.
Ben, oyuncuların kişisel farkları filmi değiştirebilir, katkı sağlar, senaryo ve sahneler de esnek olmalı diyorum.
Sen, kafandaki filmi çekmeye uğraşıyorsun. O filmi çekene kadar arka planda hep ucuz reklam filmlerinde oynamak zorundasın ama.
Benim oyuncularım.. daha iyi mi bilmiyorum. Ama kendim seçtim, kör pazarında. Seçtikten sonra bildim. 'Benim' bildiğimden sebep sevdim ben. Ona göre yazdım sahneleri tekrar. Benim filmlerim daha zengin. Belgeselim de daha gerçek.

Sen hala kaotik bir studyoda battaniyeli kahveli ve yağmurlu koşullarda en az senin kadar kafası çalışan kimsenin inanmayacağı kadar çalakalem yazılmış destanlar üzerinden durmaksızın denemelerdesin. Her hüsranın seni beslediğine inanmaya çalışarak. Sen yalancısın. Yönetmen değil. Korkunun rüzgarına saklanıp sürükleniyorsun. Bir çocuk kadar masum değilsin.
Şımarıkça saklanmak kendinden, ve  bir takım kolay konuşan insanın sevgi duvarları arasında, söylediğin söyleyeceğin hiçbir sözün inandırıcılığı olmaksızın yaşamaya mahkumsun. Kendinle yüzleşemedikçe, yazdığın en mavi damlalar bile denize dökülmeyecektir.





Zeki Müren - Sen Kimseyi Sevemezsin... ile  kartalistt