Uyandım.. Bu başkaydı...
Kalktım...
Geceden miydin dünden mi kaldın kafamın içinde..
Bunca sohbet hayra mı alamet?


Kalktım. 
Hiçbir izi yoktu akıp giden suların.
Daha dün tonlarca suyun altında ve üzerindeydi yüzdüğüm.



Saydam ve neredeyse ilk çağdaki doğa aşkını anlayacağım kadar doluydum coşkun bir aşkla.
Ne kadar zaman ki üzerimde kurumuş, parmaklarımın buruşuğu gitmiş.
Su dilinde yeni bir parmak iziydi onlar eşsiz ıslak kaldıkça. Her banyoda yeniden varoluşumuz ve yeniden doğuşumuzdu suda. 
Öyle bir gitmişsin ki,
 parmaklarım kupkuru, saçlarım hiç ıslanmamış gibi, kökleri... enseme kadar kuru..ne tuhaf. Ki ense kurumaz bilirsin. Hele yazın.. denize yeniden giresiye.. Kurumaz. İşaretçidir o.. Kuruyorsa, güneş geçecektir başına. Bir ıslan gel demektir mutlaka..
Yani.. türlü türlü kurumuşsun işte..Anlıyorum ama gördükçe hala şaşıyorum. Fularım, yastığım, bardaklar, parkeler, nevresimler, gözlerim bile...
Tenini çekmişsin, ismini, ve marifetli ellerini çekmişsin, güzel kokularını çiçeklerin ve baharın, aşkı çekmişsin sırılsıklam ..

Saymak mı lazım . Kupkuru işte. Bir düş. Konuşuyorsun. Pek güzel. Uyanıyorm..Gece 4 .. bakınıyorum..Yoksun.. Sabah çok erken.. bir iz.. Geceden sabaha değişmiş birkaç harf..

Yabancı.. uzak.. Bir düş.. çoktan gerilerde kalması gereken bir bağın, kopmamış-kopamamış düğümü bu. 

Kurumuşsun. 

Susuz değilim. 
Yine de bir  düşlerimden kovuduğum bir sabah,  seni arama mecburiyetimde bakıyorum ismine..
Kurumuş..


++