Hangi tepedesin İbriktaroğlu?

Haşmet İbriktaroğlu..Seni ben unutmak için sevmedim. Seni ben ellerin olsun diye mi sevdim..
Haşmet…


Koskaca İstanbul.. yetişemedik sokaklarına. Tophane'yi bitiremedik, Galata’yı, Haliç’te kayıkhaneler, ne olduğunu bilemediğimiz çeşmeler vardı.. Gazete kağıtları serip, duvarlara çıkıp oturacaktık. Yerlere eğilmeden. Elimizdeki kadar sigaramızı içecektik ve bitmesin diye belki daha küçük yudumlarla içerek şarabımızı. Elalemden, emanet isteyecek sadece bir Allahın selamı.



Önünden geçip gittiğimiz.. Boynumuz geride bakakaldığımız, bastıkça tarih taşan taşlara dokunacaktık..Taşın dili vardır, dünyanın dilini öğrenin.. diyenleri izleyerek.. sadece taşlara dokunmaya gidecektik.. Köpeklerin işediği, en iyi ihtimalle sadece köpeklerin ve sadece işediği Konstantinapol tarihine.. Basıp geçtikten sonra dokunacaktık taşlara..


Tahta iskeleler var hala. Düşmekten korkmuyorduk eskiden. Sen gittin, bir korku sardı heryeri Haşmet. Hiç bilemezdim bu kadar olacağını. Hasretin zamanla katlanacaktı bilirdik ama, böylesini kim sezerdi ki.. Belki sen bile ne kadar söylemesen de böyle şeyleri, bilmemişssindir.



 İbriktaroğlu... Daha çok çiçek vardı dalında koklanacak, sevilecek. Renklerini sevmek için durup bekleyeceğimiz. Elbet seni bulacağım bu kulelerden birinin dibinde. Sen bu 7 tepeden ayrı yere gidemezsin.