MARTILAR HİÇ DEĞİŞMİYOR

Yeşil Kabanlı Bay Kamil’in kafası son zamanda okuduklarından çok karışmıştı. Hiçbirşey istenmiyor ve sorun çözmek için sürekli sorun yaratılıyordu.  Mavi montlu bay Kamil’le sohbet etmek kendisine iyi geliyor ama dengelerini allak bullak ediyordu. Bay Kamil tam politikayı anlamışken, düşünmeye başladığı noktaya geri dönüyordu. Nedenlerini düşündüğü tüm abuk subuk sorulara yanıt bulduğunu zannedip onlarla meşgul olmaktan kurtulmuşken, bu genç adamla konuştuktan sonra bu soruları daha fazla düşünür hale geliyordu. Üstelik genç adam etkileyici biri ya da sözü dinlenir önemli bir mevkii sahibi de değildi. Hatta kendisine özel olarak alaka göstermiyor ve ona “ayar” da vermiyordu. Bay Kamil artık bazı konuşmalarda kendisine “ayar” verildiğini anlıyordu.  Uzun metrobüs seyahatlerinde esir edildiği koltuk yoldaşlıklarında kimi zaman partizanlar, kimi zaman yer vermeyişlerine haklı gerekçeler ve destekçiler arayan insanlar tarafından sessizliğinin sömürüldüğünü düşünüyordu. Eskiden sohbet ederdik diye düşündü Bay Kamil. İnsanlarla gözgöze gelir, gülümser ve o an ile ilgili konuşurduk. Bir otobüs yolculuğu, maaş kuyruğu, Ramazan pidesi sırası.. Semtindeki insanları tanımak bir yana dursun artık apartman yönetim toplantısı bile eziyet haline geliyordu. Komşuluğu severdi Bay Kamil.. Gelinsin, gidilsin.Çat kapı tavlasını alan komşu Pazar oturmasına çıksın, alışkındı. Öyle pek “mahremiyet” dedikleri moda şeylere düşkünlüğü yoktu. Çocukluğunu düşünecek oldu, sonra yine bir şeyler gördü pencerenin dışında. Martılar.. Martılar dedi Yeşil Kabanlı Bay Kamil, martılar hiç değişmiyor. Hep aynı bağırmaları, vapur peşinden koşmaları, balıkçılarda, adalarda, çöplüklerde kimi zaman.. Güvercinden çok kedilerle birlikte görürüm martıları dedi içinden. Ne kadar uzun zaman olmuş. Kedileri ve martıları yan yana görmeyeli. Yanılıyor muyum yoksa dedi, hayır.. Adalara giderdiler sıkça. Sahilde insanlar-kediler ve martılar .. hepsi pişmiş zavallı mezgitin peşindeydi. Adalarda geçen zamanları özledi. Özleme duygusuna fazla yer vermeksizin, balıkları düşündü peşine.. Yahu, kaç balık biliyorum ben dedi. Saymaya başladı içinden. Mezgit biiir, çinekop ikiiii, uskumru, palamut, çupra, levrek, haa hamsi dedi.. Hamsi balık sayılmaz diyen bir ahbabı geldi aklına gülümsedi. Eskiden, dedi içinden.. Eskiden sohbet ederdik.. İnsanlarla göz göze gelir, gülümser ve o an ile ilgili konuşurduk.. Misal, balık tezgahlarında öğrenmişti hep hangi balığın
 
tavası hangisinin ızgarası güzel olur, paraya kıyıp alamadığı kalkanın mevsimi ne zamandır… Bir kadın vardı balıkçıda hep görürdü, değişik bir yüzü vardı. Nereli olduğunu hiç sormamış hatta düşünmemişti ama farklı biyerli olduğundan emindi. Kadınların güzel olup olmadıklarını düşünmezdi Bay Kamil. Güzellikleri beni ilgilendirmemeli ve o yüzden güzel olup olmadıklarını düşünmem de gereksiz derdi. Üstelik bu çok karışık bir konuydu ve Yeşil Kabanlı Bay Kamil, şimdi de en az on yaşındaki kadar tekinsiz buluyordu bu konuyu. Yüzlerce farklı şey vardı bir kadının güzelliğini ifade eden. Kimi genç kimi bakımlı olduğu için güzel olabilyordu. Masumiyet kadar vahşilik için de güzel deniyordu. Bir kadının güzelliği.. dedi, beni hiiiç ilginedirmez. Bunu söylerken içinden Uludağ'ın kaynak suları gibi buzz gibi bir serinlik geçti... Balıkçıda sıkça karşılaştığı o kadın..Kaşları, göz kapakları, kirpikleri, elmacık kemikleri, koyu siyah güçlü saçları..Hiç unutmadığı ama bir yakınlığı olmayan yüzlerdendi. O kadın işte, adını bilmediği.. Balık tezgahlarında hep karşılaşırdı. Hatrını sorar, o günkü balıkları, fiyatları değerlendirir, salata malzemesini nereden aldığını sorardı.. Kadın çok az konuşur ama sesi Bay Kamil'e derin bir yakınlık hissi verirdi. Hayatındaki her şeyden kaçıp saklanmak istediği, bunaldığı günlerde o  kadının evini bilip gitse, kendisine bir divan bulacağına inanır. Kimi zaman aklınca o yeşil kadife divanda dinlenir. Etrafındaki herkes onu çok özleyip pişman olduğunda, insaf eder geri dönerdi hayatına. Bu hayali
divan inzivası yaklaşık 2 saat sürerdi. Yeşil Kabanlı Bay Kamil duygularını belli edemez, hatta kendisi bile pek anlayamazdı. Yakınları üzgün ya da sinirli olduğunu söylediğinde; o sıralar düşünmekte olduğu konuların onu üzüp kızdırdığını anlayabilirdi. Ama bu durumu bilmek hiçbir zaman değişiklik yaratmamıştı. O nedenle çok da umursamıyordu. Parasızlığın onu üzdüğünü anlamış olmak, ya da sevdiklerine zarar gelmesine sinirlendiğini farketmek.. neyi değiştirecekti ki.. Duyguları anlamak, rüyaları çözmek, kendini tanımak falan dedikleri bu moda şeylerle ilgilenmiyordu Yeşil Kabanlı Bay Kamil.. Akşama balık alayım dedi, bi de varsa tere, turp falan. Hem balıkçılara gitmek iyi geliyordu. Kafasını dağıtıyor, aklını dinlendiriyordu. Saatlerce tezgahların önünde oyalanırken, tüm garip düşüncelerden kurtuluyor, rahatlıyordu. Akşama balık alacaktı…