Varılmayasıca limanlar..
Herkes denize başka sebeplerden çıkar. Denizlerde deli gibi fırtınalarda kaybolmak için yola çıkanlar var. Denizleri “aşmak” için ya da yapayalnız gezmek için açarlar yelkenlerini.. Ve biryerlerde bekleyenlerine kavuşmak, ya da sadece dinlenmek istedikleri yerlerde beklenir oldukları için kalanlar ve kalmaya katlananlar...
İstemediğin bir şeyi istemek olmaz…Hayır demek için çıkılmaz yola. Sevmemek için uzatılmaz eller. Denizlere açılıyorsan; kayıkhanenin hayaliyle pupa yelken, ufka doğru gidilmez. Ardında kalan her kent, gitmekte olduklarından yakındadır. Hep Akdeniz gelir ille aklımıza…Daha mavisini bilmediğimizden belki..
Kıyılara varmaya çalışıyoruz. Kıyılarda sükunet bulmaya..Ama vardığımız her kıyısı bu denizin, sükunet değil aslında. Çokça zaman, fırtınalar kıyıdayken patlıyor. Denizdeyken mi daha özgürüz karada mı ondan bile emin olamıyorum.
Sen, ben, biz.. Hepimiz birer yelkenli, gemiyiz. Çoğu beyaz… Herkes masum..Herkes özgür olmak derdinde sözde. Ama içimizde kaptanlar var. Kaptan Şeref’ler..ve onların kıyılarda, karalarda sevdikleri var. Sevenleri.. Bazen yanlarında olmak bazen hiç var olmamak isteyen kaptanlar..Ve miçolarımız var.. Sevenleri ve onlardan ekmek bekleyenleri olan.. Bir dolu gemileriz..Bazılarımız daha az dolu..
Her göze sevdayla bakmakta mı gafletimiz bilemem. Her dalgayı okşayarak yüzmeye alıştığımızdan belki..
Kıyılar, dalgalar, halatlar.. Vicdan, yalnızlık ve özgürlük.. Bir yol bu yaşam. Vuslata ermeden sürüp giden de aşk… Bir kuru heva hevesse eğer bize rüzgar..Yelkenler pupa.. ne çıkarsa bahtımıza..