Bir alabilsem gözlerimi, biliyorum sırma sözcüklerle yazılı bir kapı var benim için gökte, aralık

Sen şimdi nasıl uyanırsın yeni güne kim bilir? Ben bilmem bu kez, bilemem. Ben bilmedikçe ateş bana, mevsimlerle vedalaşmanın ağır yükü sana...

Çırılçıplak geliyor kelimeler. Sanki dünyanın tüm pencereleri sözcüklere açılmış. Onlarca şiir okudum uykumu sana uzattığım gecemde. Her kelimenin içinde, duygulanmış milyarlarca göz bakıyor gibiydi sessiz.
Bazen resimler bazen sözcükler soyuyor ruhu. Birileri bakıyor yalınayaklığıma. Oysa sadece gözlerini görüyordum nicedir. Bir ela öğrendim, öğreniyorum. Sadece insanların gözlerine- o da sadece bazılarının- nakşedilmiş saklı ender bir renkte menevişlerle bezeli. Renklere baktım geceberi.

Ne yeşil ırmaklar ve kırmızı horoz tüyleri.. hiçbiri senin şehrimi sevişindeki uysallıkta değildi.
Açılan bir kapı var bana geceleri. Onu gümüş sırmayla yazacağım, daha az gri bulut sindirerek üzerime.

Temiz kokularla baharı getireceğim, bu şehirde hep Nisan gibi erguvanlı Boğaz'da.
Adımlarını izliyorum,yürüyorum. Bastığım yerlerin kimilerinden uzakta. Adımlarını izliyorum, sakinim. Nereden geçtiğime bakıyorum, nereye yürüdüğüme..

Denizlerin tuzunu ve gecenin lacivertini bildim. Renksiz kocaman dalgalarda köpük köpük, göğü yansıtması ne güzel, öğreniyorum. Gökte ne çok şey oluyor. Gözlerimi bir alabilsem elalardan, biliyorum bir kapı var gökte, aralık...
Ne kaldı şunun şurasında sabahına senin.
Belki uyursun birkez. Oturdum, tuttum uykunu gözlerine.
Gitmesiz geldim yine yeni güne.
Ateş bana şimdi gece sıcak. Kapı eşiğinde üşürken çırılçıplak, tüm gözleri kelimelerimin şimdi senin üzerinde.

Yorumlar