renk, sanatın namusudur.

İnsanlar sabırsızdır. Hayatları kısadır çünkü. Ne bir kaplumbağa kadar kadınların yüzüne yaslanan ne de bir karga kadar Moda sahilindeki dallarda şarkı söyleyen.. Gayet kısadır. 
Bazı insanlar sabırlıdır. Hatta pek çok özellikleri vardır insanların. Kimi sarıdır. Kimi çok havalı clarck çeker.. 
Bu öznitelikler efendim, size diyorum evet! 
Konuşuyor muyum sizinle? Bilemiyorum. Sizinle küslüğüm yok. O bile yok. Yani küs olsam bile söyleyecek değilim size. Öylesi telmaşa bir karmaşa sevgili okur. Sevgili dediysem size efendim, lafın gelişi. Öyle gelişi güzel olmuş tabi biraz.
Evet sevgili okur, size diyordum. Kendi sözümü bölmeden evvel. Tristram Shandy'nin kulakları çınlasın.... 

İnsanların, insanların diyordum.. evet!Öznitelikleri insanların, değişiyor zamanla. Yanisi şu ki, hayatının bir döneminde sahip olduğu tüm zarafeti yitiriyor söz gelimi. Ya da bir dönem ölesiye kaplıyor her yanını bie özgürlük korkusu. Baştan ayağa bir oyuk, ovula özlemi.. Bir rahme dönme sevdası ki, analar yetmez..

Nerede o dört nala karanfiller...Kokuları koşardı, saçlarımız rüzgara yatardı çiçeklenmeye. Düştü dilimizden yeni kelimeler. Yaratkının itkisinde içki, düşlenen seçkilerden sızan melodiler. Parmak ucu ve ıslıktan müteşekkil orkestralarımızda, akıldan sızan yarı sarhoş düşü yarı rüya şarkılar.. Sözleri  o anda, cümle sonunda kendini imha etmesi için yazılmış şarkılarda yaşanan...

Güzelleme mi yapıyorum, haşa huzurda. Güzel anmaktan öteye bir parmak ucu gidecek değilim. Zira düşümü bile kapattım çoktan. Hayırlara vesile oldu yokluklar. 

Sevgili okur, ama öğretici oldu sabırsızlığınız. Ne demek istediğini anladım. Lakin öyle yırtıp gittin ki sayfalarımı, hiç bir anlamı yok artık incinmişlik ortak parantezinde sizin ve benim. Ve öğrendiğim yeni usul ve kelimelerin. Ben artık yazmıyorum size. Ortada kitap yok  yırttığınız sayfalardan sonra okur. 

Ah okur, ben senin bildiğin yazarlara benzemem demiştim. Çekirdek gibi bile değildim ben. Artık alamıyorum kendimi okumaktan dediğin yerde, kötü yazardım çaktırmadan, sıyrıl da git, yemeğin yanmasın ocakta diye.  Ya da  ne bileyim kırıldıysa şevkin okurken; kırardım kalemi. Temelli! Yeni türde, yeni yerde, yeni fontla yazacak değildim. Sana yazmayı istiyorum, seviyorum, bil diye yazdım o son sözü. Başka hiç bir harf yazmayacağımı bilseydin keşke. Şimdi üzerine konuşacağımız kelimelerimiz yok. Ve olmayacak sesimiz. 

Ama biliyorsundur. Belki kendini yeni bir hayalkırıklığına saklıyorsundur şapkanın içinde.

Gece kelebeği görmüyorum çoktandır. Görsem öldürmem. Ama çeviririm başımı. Haberleri olsun. Gecelerim kelebek! 

Hayat kısa. Ben artık taylardan, kısraklardan küsüğüm. Sesimi, sahiplendirdim. Kağıtları gemi yapacaktım.. Elvermedi kalbim batar diye. Uçak yapacaktım, geri dönsün istemedim. Dönemesin de istemedim.. Kağıtlar kaldı öylece...Evcil bir hayvan gibi dolaşıyor kelimelerim. Bulutlardan çiğ düşüyor. Kuşlarsa tüy dökülmelerine karşı şampuan kullanıyorlar. Ve şarkılarını her geç idrakimde, bir kez daha gülümsüyorum şansıma. 
Bu şanstı. İzlemesi bile. Büyük geldi. En az sekiz kadın vardı, benim sayabildiğim. Biriyle hiç tanışamadığım. Şarkılarındaki anlamı çözesiye o nota çoktan kaybolup gitmişti. Sabırsız değildi aslında sadece bizlerden çok önde koşuyordu ve anlamamız için beklediği süre neredeyse aylarla ölçülüyordu.  Ve bir koltuğun altında kaldı özgürlük haliyle. 

 "Tüm masalların özü tepkiseldir."

‛Ian Fleming’in James Bond romanları incelemesi  bir çok karşıtlıklar dizgesini (Propp ya da Lévi- Strauss’a göre) ortaya koymaktadır.
Kahra"man" erkek, beyaz, İngiliz'dir. Düşmanları Rus, Akdenizli, Asyalı, Yahudi’dir. 
Kadın taraf ise boyun eğen işbirlikçi ve cinsellikten soyutlanmış pek arzu edilmeyen taraf (Miss Moneypenny) ya da ölüm cezasına çarptırılmış ve cinsel olarak fethedilmiş rakiptir.
 Fleming yalnızca Yahudi düşmanı ya da ataerkil olduğu için değil, plana göre hareket ettiği için de mahkum edilebilir.Manikeizme göre ikiye bölünme her zaman dogmatik ve hoşgörüsüzdür. Demokrat kişi planları reddeden, ayrımları ve farklılıkları bilen kişidir. Tüm masalların özü tepkiseldir. 


Delacroix “ renk,sanatın namusudur.”

Yorumlar