Gurmeye kız verilmez! (eğer kız verilebilen bir şey olsaydı)


Cocacola'nın Fuse Tea'sı düşündürdü.. Gurmeye kız verilir mi? Tabi kız, verilen bişey değildir ki diye düşündürdü önce... Sonra, reklamcının en günahsız günahı  "kız isteme" gibi ritüelleri kullanarak ataerkil sistemi yeniden üretmek olabilir dedirtti.
Günümüzde yaşanan koşulları göz önünde bulundurarak şükredecek ya da yaşananları normalleştirecek değiliz tabii. Boşanma Araştırma Komisyonu raporuna boşanmaların en büyük nedeni olan şiddeti engellemek yerine boşanmaları engellemek evla görüldü. Tasarıların ucunda kadın hakları ve demokrasiye dair işlevi tartışılır olsa bile varlığına inandığımız temel yasal direkler yıkılacak gibi görünüyor. Yine de belirtelim, "kız" istenebilen bir şey değildir.İstenirse kendisinden istenir. 
"Daha iyisi" gurmeye kız değil, çay bile verilmez, buzlu çay içsin sıpa!


 Lakin konu; gurmeye gız verilir mi idi...İç sıkısı ile dönülür mü bu konuya bilemem.. ama bi deneyelim.
Adam gelecek, mesleğimi icra ediyorum, ben idealist bir gurmeyim  diyecek, biz de geleneksel Türk evsahipliği ile evimizin baş köşesine oturtup ikramda kusur etmeyeceğiz. Bu esnada ne idüğü belirsiz her meslekte olduğu gibi hayran görünerek ve içten bir indirgemeye çalışma haliyle gözlemlemeye ve süzmeye devam edeceğiz.
Eloğlu gelip , biricik kızımızın yaptığı hatırşinas çaya destursuz uzanacak. Zaten destur esnasından önce çayı evirip çevirip bi bakacak, koklayacak.. Tövbe estafurullah pis bişey gibi.. Delikanlı, evimizde pis bişey bulamazsın. Her lokmamız helal, 2 dedemiz nenemiz de hacıdır hamdolsun. Bak yengen bütün gün temizlik yapmaktan elleri görünmez, yüzü halıya bakar kadının her zaman. Artık bel bükülmesinden mi, halıda kırıntı aramaktan mı bilen yok. (bakmaya değer bi yüz bulamıyordur belki diye düşünen olmaz hamdolsun)

Bu herifçioğlu çayı koklayıp, küçük bir yudum alacak, minicik.. Ağzında dolandıracak, görgüsüz ağız şapırdatacak.. Bir kızımıza bakacak, bir çaya.. Bir düşünme, bir sükunet.. Bir gerilim ortalıkta. Kızcağızımız bir sessiz soğuk savaş halinde, tırnak yemeye başlayacak..
Beyefendi diyecek; -çayınız...küçük hanım; berrak değil, yumuşak içimli ama aromasız...HÜÜÜRPP.. bir yudum daha..
-Tavşan kanını geçmiş rengi, kırmızıdan bordoya varmış. Kızıl esintisi, çiçeksi rengi, bahar çağrışımlarını öldürmüşsünüz. HÜÜÜRRPP bi yudum daha
-Buruk ama fazla demli. Aç doyurur gibi demli..HÜÜÜRRPP
-Bardağınız.. ince belli ama ağzı kalın. Çay sıcak ama biraz elimi yakıyor. Bardak geleneksel tabak fazla modern. Şekerlikteki küp şekerler hava almış. Üstelik kahverengi şekeri çayda kullanmak tam görgüsüzlüktür şekerim... 
O kızcağız şimdi çayı verdiğine bin pişman, koşa koşa evine dönmek ister. İster kendi yuvası,ister anaocağı, ister babakucağı.. Ama o gurme denen eşşolusuya bir de krem karamel yapmıştım diye tatlı verilir mi? Verilmeeeez.. Ziftin pekini yesin!
İki meyve koysan kendine, insaniyet namına ikram etsen: " Bu kiraz Lambert!. Geç hasat alacaksan Schneiders späte Knorpelkirsche! Erken hasatı yine kaçırmışsın.Bir early burlat yiyemeden bu baharı da kaçırdık sayende! Bari stella alalım bitmeden.."
Hayır, istersen ben alayım diyorum ama, sen de herşeyden kiloyla istiyorsun. İyi bir fasülyeyi mikrofidanlardan alıyoruz, en fazla 20 dal, maydonozu neredeyse kiloyla kullanacaksın.. Biz bir demeti on günde kullanıyoruz.. Sana yetiştiremiyorum da..
O esnada hanım kızımız yine arabasına atlamış ve çoktan Bebek'ta kendini mısır şuruplu wafflecının antiergonomik taburelerine atmıştır.
Annesinin yemekleri hakkında konuşmamayı öğrenen yavru gurme; açlıkla cezalandırılma yaşını geçtiği için artık mesleğine olan aşkını her yerde eleştirel tavrını sürdürerek yaşayacaktır.
Bu hiçbir zaman Karadenizli ve muhtemelen Kalyoncu, özkalyoncu,hemşinli, çamlıhemşinli, hakikiçamlıhemşinli fırınlardan ekmek alamaması anlamına gelecektir.Bazı tadlar "öyle" dir. Daha iyisi, ideali olmaz. Aslı neyse o'dur. Ne yeniliğe, ne eleştiriye gelir. Yersen.. dedikleri gibi tam anlamıyla.

Belki bir meslek hastalığıdır.. Her şeydeki kusuru görüp, nasıl daha iyi olacağını bilip..üstelik paylaşmadan edememek...Bunu nissspeten keennndince yapıcı olarak ifade etmek.. Ama hep bir "daha iyi" peşinde koşmak.. Hiç bitmeyen bir serüvendir. Belki portakal suyunda demlenmiş bir dal biberiye ne hoşluk katardı.. ya da taze kişniş  ve kuzukulağı bir salatada olsa, dereotu onlara ne kadar ağır gelirdi? ya da vişne suyuna da biraz tarçın ve limonata katsak nasıl olur? ya da ya da  füzyon mutfakta nasıl karamelize ederiz sakızlı tavukgöğsünün üzerine serpilmiş ince badem ve fındığı...Bunlar yaratıcı, maceraperest yönleri olabilir.. Ama verilmez kardeşim gurmeye kız...Meğer ki, kız verilen bir şey olsaydı eğer! Lezzetin peşinde koşmak, yeni tadları aramak gibi insansılaşacakları ve idealistliklerini mesai dahilinde tutacakları bir düzeye gelesiye evermeyin.
Kendimden biliyorum, onun o'su öyle, bunun bu'su böyleler.. ben kusur bulmuyorum, bunlar hep tespit.. lafları falan havada kalıyor. Ortada boş çay bardakları, yanık çaydanlıklar ve mutfaktan üşüyen insanlar kalıyor geriye.
Fikrinizi söyleyecekseniz ille, en az iki kere düşünün. Konuşmanızın gereği paylaşım olsun, sohbet olsun, hasbihal olsun.. Ama "daha iyisi" olmasın. Bence.

Yorumlar