kör kadınla gözgöze gelmek

Tam dökülüyor sözcükler içeri içeri, sonra gözlerinden bir mektup alıyorum. Yanıt gibi. İçerikleri hiç örtüşmese de..
İnsana en çok yakışan yara iziydi kibir. Yar izim dizim dibi. Bazılarının yara izleri insanı melekten ayırdıkça güzelleştirir. Güzelleştirdikçe yakıcılaştırır. İnsan, kimi zaman huzurdu, kimi zaman o değildi.
Ben avuçlarımda Tanrı'yı tuttum.

İnsan, kibire yakışır. Ama o insana yakışmaz. Belki en fazla avuç içinde eski tanrılarla gezen çocuklara ve taylara göredir.
İç seslerle yazılmış tüm sayfalar, iç harflerle yazılmış sonelerden sonrasında duruyor yorgun gözlerim. Kimseler duymasa da -kendim dahil- ki Afrika kadar yokum kendime- yazdım, yordum, sözledim.

O çukurların, cümlesi yanlış çocuk. O yakaları, vadileri görmüyor değilim, bakmıyorumsa. Gezdiğin sokaklar buraya çıkmıyor. Yürüdüğüm kaldırımların üzerinde hangi ayak izleri var biliyorum.
İsimlendiremediğim kokularını alıyorum. Akşamı takip eden "yatma vakti" sonrasında Latin Katolik mezarlıklarında ansızın Suriyeli bir nargile dumanında ben mi kaybolmaya gidiyorum, içinde tütmem gereken bir rengin büyüsü mü var bilmiyorum. Ama ayaklarımın çektiği yollar var.
Karşıma yepyeni renkler bahşeden şehrimi, özşehrimi bezeyen; küçük parmağıma konan bir küçük kuş gibi rengarenk, şefkatli..
Karşıma çıkan duvarlara çarparken bakışlarım.-ki nazar sadece daha hızlıdır. Bakışın ardından bilirsin artık bakıp da görmüş olduğun'un yaşanacak olduğunu. Doğrularsın nazarın kehanetini. -
Suretsiz ellerde, sözcüksüz sevgilerde karşıma çıkan duvarın ardında.
Dar sokakların, gece saatlerinin, şarkılı türkülerin... Açık net ifade etmek mümkünsüz.


Bunun ne yürümekle, ne dünyayı gezmekle, ne de arabanın gökgözlü olmayan nazarlara gelip bozulmasıyla alakası yoktur.
Yorumlar