Tekinsiz hipsterfobia ve kahvaltının hazzı


Elimdeki, özlemden çok uzaklığın şaşkınlığı, bu özlemden çok standhal sendromu. Hayranlıkla bakması gibi yaşlanmış emekli kalecilerin siyah beyaz fotoğraflarına çömelmiş sağ baştan saaaay usulu delikanlıca, bağlı, ait, her ne kadar yıldız değilse de onsuz olmazlı falanlarlı...
Sonra bazen yine bir esinti geliyor bana.. Anka kuşlarından, karanfillerden, yara izlerinden, midyelerden, imbattan.. Üç duvarın diyorum biri güven... Öyle sadece ihanetsizlikli gibi değil. Hani elini bırakmamaklı gibi, etrafta tedirginsizlik, gecenin aynı sabaha doğacağını bilmek. Ve her sabah aynı kahvaltıyı yapmak işte. Aynı sürede haşlanmış yumurta ve aynı tür peynirler, aynı yerden sipariş edilen ekmekle yapılan kahvaltı ve bunun verdiği haz. Bu haz benim için gerçek hakikat diyorum.

Öfke diniyor. Kelam
uçuşur, daha büyükleri gelir. Yenilir yutulur. Malum geç sindirilir tüm acılı şeyler ağızdan çıkan ve ağıza giren.
Biliyorum. Benim festivalim kanepe. Artık agorafobik bir keçiyim. Oğlaklığı oğlanlığına kurban edilmiş, dili geri. Dedim ya naçizane, bir hakikati yeniden okumak benimkisi. Hiç ait olmadığım biryerde olmamakta sakınca yok ama yaşamışlığım, yazılmışlığım olan bir yanılsamanın harflerinden su içmek benimkisi. Sesi bence deprem zinhar. Ve Selimce, Turgutça bir kaçış içre LiebherrSBSess 8486 ya bağlayacaktır. O kadar ölmek istemem. Bırakın biraz sürünsün edebiyat. Eylemin sonsuz huzurlu sadakatinde. Ruhun ve fikrin istikrarlı kararlılığında. Geriye kalan, adını bilmediğim şey her neyse artık sınırlarım içinde olması gewrektiğini bildiğim. Boynuzlarımca katı,koltuklarımca gerçekçi, duvarlarımca huzurlu .. Hakikat bu. Hipster festivali korkusu ve düzenin huzuru, huzurun aşkı
Yorumlar