Tekinsiz hipsterfobia ve kahvaltının hazzı

Üç tarafı duvarlarla kaplı dedikten sonra gece parmaklarım acıdı. Post ergen popçular gibi içlenip kötü kötü rüyalar görünce içimden bir ahlakçı arabeskçi fışkırdı. İki cümlede bir haykıran sadakat, bir ata dönüşerek hakikate vardı su içmeye. Oysa bu suçluluk imkansız, o bahar ve onun tüm çiçekleri sadece mazide açan bir simulasyondan ibaret olabilir. Onu algılayan zihnin geçmişle bugün arasında uzun bir köprüden baktığı gerçeği zaten elimdeki.




Elimdeki, özlemden çok uzaklığın şaşkınlığı, bu özlemden çok standhal sendromu. Hayranlıkla bakması gibi yaşlanmış emekli kalecilerin siyah beyaz fotoğraflarına çömelmiş sağ baştan saaaay usulu delikanlıca, bağlı, ait, her ne kadar yıldız değilse de onsuz olmazlı falanlarlı...


Sonra bazen yine bir esinti geliyor bana.. Anka kuşlarından, karanfillerden, yara izlerinden, midyelerden, imbattan.. Üç duvarın diyorum biri güven... Öyle sadece ihanetsizlikli gibi değil. Hani elini bırakmamaklı gibi, etrafta tedirginsizlik, gecenin aynı sabaha doğacağını bilmek. Ve her sabah aynı kahvaltıyı yapmak işte. Aynı sürede haşlanmış yumurta ve aynı tür peynirler, aynı yerden sipariş edilen ekmekle yapılan kahvaltı ve bunun verdiği haz. Bu haz benim için gerçek hakikat diyorum.

Ve bunu kimi zamanlar şiirlerimi özlesem de, aklıma bir  gece vakti fırından çıkmış sıcak bişeylerin üzerine üşüşmüş bir kalabalık, bira kadehine  düşmüş bir kıvırcık sakal kılı olasılığı geldikçe geldikçe geldikçe samurların yuvalarının derinlerde olmasını daha iyi anlıyorum sanki. Kahramanı olduğunu sandığınız o binbir gece masalının içindeki yerinizi hiç anlamadığınız ve sizden sonra,  sizin bulunduğunun meselin ancak skimsonik bir  Anderson  masalı olduğunu işittiğiniz.. Uyutmaya bile yetmeyecek kadar pragmatik öğretilerle dolu bir masal. Neresinde inanmaya başladığını anlayamadığınız. Belki polendi belki başka..


Öfke diniyor. Kelam
uçuşur, daha büyükleri gelir. Yenilir yutulur. Malum geç sindirilir tüm acılı şeyler ağızdan çıkan ve ağıza giren.
Biliyorum. Benim festivalim kanepe. Artık agorafobik bir keçiyim. Oğlaklığı oğlanlığına kurban edilmiş, dili geri. Dedim ya naçizane, bir hakikati yeniden okumak benimkisi. Hiç ait olmadığım biryerde olmamakta sakınca yok ama yaşamışlığım, yazılmışlığım olan bir yanılsamanın harflerinden su içmek benimkisi. Sesi bence deprem zinhar. Ve Selimce, Turgutça bir kaçış içre LiebherrSBSess 8486 ya bağlayacaktır. O kadar ölmek istemem. Bırakın biraz sürünsün edebiyat. Eylemin sonsuz huzurlu sadakatinde. Ruhun ve fikrin istikrarlı kararlılığında. Geriye kalan, adını bilmediğim şey her neyse artık sınırlarım içinde olması gewrektiğini bildiğim. Boynuzlarımca katı,koltuklarımca gerçekçi, duvarlarımca huzurlu .. Hakikat bu. Hipster festivali korkusu ve düzenin huzuru, huzurun aşkı

Yorumlar